1/500, 1/200, 1/1000 derken şaşırmıştık ölçekleri. Bu olunca detay çalışılır, bunda şunu göstermene gerek yok, hayır bu ölçekte herşeyi görmemiz lazım. Sonuç; kucaklardaki maketler, saatleri alan paftalar ve teslime giden proje akademik eleştirilerle son bulur. Tasarımlar yarışmaya girer, sergilenir, yayınlanır fakat hiçbir zaman kullanıcı profiliyle karşılaşamaz ve yeni bir proje dönemi gelmiştir.
Olması gerekeni göstermek, yapılabilirliği kanıtlamak için başladık ÖLÇEK 1/1 projemize. Problemlerimiz, muhattaplarımız, değerlerimiz, koşullarımız hem sosyal hem mimari açıdan değişmişti artık. Kürek, beton ,çimento , tuğla ile masa başında değil iskeleler üzerindeydik. Akademisyelerden çok ustalara ifade etmekte zorlandık kendimizi. Olağanın tersine ölçeğimizi şaşırıp koyduk tasarımımızı ortaya; 1e1 yaptık bu sefer.
ayça yontarım
Bilmem kaç ölçekte şu kadar santim bu kadar metredir diye aklımızda kalan kesirsel bilgileri “bir süreliğine” unutup, hiç almadığımız bir eğitim, bir deneyim için kendimizi yine kendimizin yükselttiği duvarların arasına soktuk. Belki de eğitim olarak bize verilen paketlerin en başında bu olmalıydı, kendimizi maketlerimizin içine sokarak düşünmeliydik fakat, sahip olduğumuz olanaklar, dayatmalar bizi ölçek kavramına hapsetti. Bu yüzden, farkında olmadan biz herşeyden büyük olduk. Aldığımız akademik övgülerle, eleştirilerle, daha mimar bile olmadan kendimizi ve egomuzu maketlerimizin yanındaki bedenimiz gibi kocaman sandık. Ta ki kendimizi dizimize kadar çimentonun içinde bulana kadar. Plandan kesitten ellerimizi çekip de bütün pisliğiyle, ameleliğiyle, çayıyla, karpuzuyla küçüldük de küçüldük ve bir ölçü olduk, ölçü birimi olduk.
Okul projelerinde, yarışma projelerinde yaptığımız gibi şu bölgeye böyle kökten çözümler getirmedik, oradaki sorunları konsept paftaları eşliğinde çözme hayallerimizi kurgulamadık. Peki bir şeyleri değiştirdik mi? Kesinlikle evet. Gittik, başladık ve “Biz buyuz ve bunu yaptık” diyebileceğimiz bir sonuçla bitirdik. En önemlisi, yeni ve daha iyi işler yapma güdüsüyle bitirdik.
neslihan parmaksızoğlu
ben bir küçük cezveyim
en başında içime sindiremediğim bir kavram var, ölçek. 1/5000 ölçekler, 1/200 ölçekler,
şehir ölçeği, dünya ölçeği vs. vs.. hepsinin neden var olduğu, hangi ölçekte neyin gösterilip
gösterilmediğini biliyorum, ancak hiçbir zaman ölçeğe göre düşünemedim, çalışamadım. bir
şey yapıyorum ve yaptığım her yönüyle bir. üretilenlerin boyutları değişiyor sadece. "ee öyledir
zaten, değişen nelerin o ölçekte gösterildiğidir..."laf-ı güzaf. basbaya ölçeğe göre düşünülüyor,
düşündürtülüyoruz. sonrasında o ölçeklerle içinden çıkılamayan şehir planları, toplu konutlar,
alışveriş merkezleri, hiçbir ölçeği gözetmeyen, hiçbir birliği düşünmeyen kapital ereksiyon projeleri.
hayır, hemen ölçek 1/1 eleştirel söylemleri olan, sosyal sorumluluk sahibi bir oluşum gibi bir
düşünceye de kapılmayın. bunlar da var ama, biz böyleyiz, bu yönde hareket ediyoruz diye
bir şey söyleyemeyiz. söylemden önce eylem ortaya koymak daha önemli. eylemden sonra
söylemde bir. kavramların havada uçuştuğu, özgürlük diye insanların beyinlerinin kilitlendiği bir dönemde, herşeyin farkında olarak, herşeye karşı sağlam bir tavır belirlemek olmalı amaç.
bir tavır, çok geniş ama özünde bir tavır. tek ölçek.
emre gündoğdu
Maraş'ta, yeni bir ortamda ve kültürde, 50 gün boyunca hayatım ve meslek yaşantım adına bir çok deneyim edindim. Tasarımına kıyısından da olsa katıldığım bu projeyi, gerçekleşirmek için elimden geldiğince çalışmak ve sonunu getirmek gerçekten mutluluk verici. İnşaat alanın zorluklarını birebir görmek, kötü sürprizlerle karşılaşmak, bunlarla başa çıkmaya çabalamak, üzerimize aldığımız sorumluluğu yerine getirmek için koşturmak ve bunları başarmak ileriye daha güvenli ve güçlü bakabilmemi sağlıyor. Mesleki boyutun yanında, yardımlarımıza ihtiyaç duyulan bir yerde, bir köy okulunun ihtiyacını karşılamak, oranın insanını tanımak, harika çocuklarla dostluklar kurmak, onların abisi olabilmek, insanın içine , büyük, bir iş yapmanın mutluluğunu getiriyor.
hakan gözlüklü
Mimarlık eğitimi süresince içinde sıkışıp kalınan ölçek kavramına farklı bir yaklaşımdır. Ölçeği büyütmekten korkmamak, detaylarla boğuşmak, okulun sınırlarından kendimizi kurtardığımızda neler yapabileceğimizi görebilmektir. Sorunlarla yüzleşmek ve onları çözmek, verilenle yetinmeyip istediğimizi almaktır.
Bir anlamda pisliğe bulaşmaktır.
:zefre
Balıkçı barınağı projesi, Karadeniz sahil yolunun yapılması nedeniyle irili ufaklı birçok koyun doldurulduğu bir dönemde köylülerin ve yerel yönetimin direnişi sayesinde korunan ve sahil yolunun burada bir viyadük ile koyun üzerinden geçirildiği Giresun Espiye’ye bağlı Gülburnu Köyünde gerçekleşiyor.
Ölçek 1/1 :zefre Sponsorları
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder